Mustafa A. Aysan [email protected] Mustafa A. Aysan

Yeniden cari açık tartışması

02 Nisan 2013, 17:21 ---

Bu yıl içinde ekonomimizin yaratabileceği yabancı para (döviz) ihtiyacı, yılın ilk çeyreğinde ekonomik gündemimizin ilk sıralarında yer almaya başlamıştır. Hızlı ekonomik kalkınma çabalarımız yüzünden sık sık canlanan bu önemli sorun, aslında bir sorunlar yumağının göstergesidir. Toplam tutarı kabardıkça uzmanlarımızı bir süre uğraştıran ekonominin artan döviz ihtiyacı, çoğu zaman geçici ve kısa süreli olarak karşılandıktan sonra yeniden unutulmaktadır.  Ancak bu sorun ekonominizin en önemli ve kalıcı sorunudur; uzun süreli ve kalıcı bir çözüme bağlanamamaktadır; geçmiş yıllarda bağlanamamıştır.  Sürekli olarak artırılan yatırımlar nedeniyle ekonominin sürekli artan döviz ihtiyacı zamanında karşılanamaz ise, bazı hallerde büyük sosyal, siyasal ve doğal olarak da ekonomik çalkantılar yaratmaktadır.

Bazı ekonomi uzmanlarının, “Cari Açık”, bazılarının “Cari İşlemler Açığı”, bazılarının “Yabancı Para (Döviz) Açığı” diye adlandırdıkları bu sorunun temelinde, “Dış Ticaret Açığı” vardır. “Dış Ticaret Açığı”, yabancı ülkelerden satın aldığımız mallar (ithalat, ya da dışalım) karşılığında onlara ödememiz gereken yabancı para miktarlarının, yabancı ülkelere sattığımız mallar (ihracat, ya da dışsatım) karşılığında elde ettiğimiz yabancı para miktarları ile karşılanamayan bölümünden oluşmaktadır.  Yabancı ülkelerle yaptığımız hizmet alış/verişlerinden elde edilebilen yabancı para fazlalıkları, dış ticaret açığının tümünü karşılayabilir ise, mal ticaretinden doğan açığın tümü karşılanmış bulunur ve döviz açığımız, sıfıra iner, yani tümüyle karşılanmış olur.  Hizmet alışverişinden elde edilen yabancı para tutarları dış ticaret açığını gideremez ise, yabancı ülkelerle aramızdaki ticari ilişkilerde bir döviz açığı ortaya çıkar ki bunu bizler “Cari Açık” olarak adlandırmaktayız.  Bu döviz açığı, yurtiçi tasarruflar yeterli ise onunla karşılanabilir; yeterli değil ise, dış borçlanma ile karşılanmak zorunluluğu vardır.

Ülkemizde yurtiçi tasarruflar, türlü nedenlerle yeterli olmadığı için, bu ek yabancı para ihtiyaçlarımız, yabancı ülkelerden borçlanmalarla, yani yabancı ülkelerden “tasarruf ithali” ile karşılanmak zorunluluğu vardır.  Bu nedenlerle bizim gibi hızla kalkınmak isteyen ülkelerde dışalım ihtiyaçları her zaman yüksek ve yabancı tasarruf ithali tutarları, yurtiçi tasarruf açıklarına eşit olmaktadır.  Onun için uzmanlarımız, ekonomimizdeki  “Dış Açığı” n, halkımızın  “Tasarruf Açığı“ na eşit olduğunu ve tasarruf açığı giderilmeden ortadan kalkmayacağını öne sürmektedirler.    

Biliyorsunuz; biz de son birkaç yazıda bu sorunla uğraştık ve çözüm seçenekleri aramaya başladık:  2000’e kadar, çalışma yaşındaki nüfusun  % 5’i dolaylarında dalgalanırken, son yıllarda % 10’a kadar yükselen işsizlik oranını azaltmak, çoğu düşük gelirli olan ailelerimizin gelirlerini yükseltmek için ekonomimizi hızla büyütmek zorunda olduğumuz bilinmektedir.  Ülke ekonomileri arasındaki gelişmişlik düzeyi, Milli Gelirlerin toplam büyüklüğü ve kişi başına düşen gelirlerin düzeyi ile ölçülmektedir.  Bu nedenle,  az gelişmiş ekonomimizin gelişmiş ülkelere yetişebilmesi için yıllık ekonomik büyüme hızının, gelişmiş ülkelerde elde edilen büyüme hızlarının üstüne çıkarılması gereği, çok açıktır.  Buna ek olarak, toplumların sağlık, eğitim, kültür ve sanat gibi öteki alanlarda gelişmesi de, ekonomik güce bağlı bulunmaktadır.   Az gelişmiş ülkelerde ve ülkemizde, ekonomileri yönetenlerin, siyasal liderlerin ve siyasetle uğraşanların, ülke ekonomilerini yüksek yıllık büyüme hızlarına itmeleri ve geliştirmeye çalışmaları, doğal karşılanmalıdır.  Ülkemizde zaman zaman ortaya çıkan ve şiddetle savunulan % 7-10 arasındaki yıllık büyüme hızları önerilerinin arkasında, gelişmiş ülkelere kısa sürelerde yetişme gibi iyi niyetli bir hızlı kalkınma isteği vardır. 

Böyle olmakla birlikte, bu iyi niyetlerin sadece istemekle gerçekleşmediği, ülke ekonomilerinin  geçmişteki deneyimleriyle kanıtlanmıştır.  Milli Gelir’ i gelecek yıl % 7 oranında büyütmek istiyorsak, bu oranın en az 2,5-3,0 katı, yani bu yılın Milli Gelir’ inin % 17,5-% 21’i oranında yatırım yapmak gereği vardır; önceki araştırmalar, ülkemizde yatırımların getiri yaratma gücünün, yatırım tutarının en çok 1/3’ü düzeyinde olduğunu göstermektedir.    Uzmanlar, bu yatırım/getiri ilişkisine, “Sermaye/Hasıla Katsayısı” adını vermektedirler.  (Yukarıdaki rakamlarla, gelecek yıl Milli Gelir’ imizin % 7 oranında büyümesini istiyorsak, bu yıl, Milli Gelir’ imizin % 17,5-% 21’i oranında yatırım yapmalıyız.  Fiyatların artmaması ve ekonomide dengelerin korunabilmesi için, bu yatırım harcamalarının da yurtiçi tasarruflarla karşılanması bir matematik zorunluluktur.  Geçmiş deneyimler, yurtiçi tasarrufların, yapılan yatırımlar oranında artırılamadığı yer ve zamanlarda ekonominin iç ve dış dengelerinin bozulduğunu ve hızlı enflasyonların ve ekonomik bunalımların ortaya çıktığını göstermektedir.

2002’de Milli Gelir’ in % 18’i düzeyinde yatırım ve tasarruf hacmini eşitlemiş ve tasarruf açığını sıfırlamışken, 2003’de % 2 ile başlayıp, 20011’de % 10’a fırlayan bir yurtiçi tasarruf açığı düzeyine ulaşmıştık.  Bu yüksek tasarruf açığı, ekonomik dengeleri zorlayınca 2012’de yatırımları Milli Gelir’ in % 18’ine yurtiçi tasarrufları da % 12’sine, tasarruf açığını % 6’ya düşürmek zorunda kaldık; 2012’de  yıllık büyüme hızının da % 2,2’ye inmesinin nedeni, yatırımlardaki yavaşlama olmuştur.   

Gelecek yıl ekonomimizin planda öngörüldüğü gibi, yıllık % 20’nin üstünde bir yatırım hızına ve % 4 gibi bir yıllık büyüme hızına ulaştırılmaya çalışılacağını biliyoruz.  2012’de tasarrufları Milli Gelir’ inin % 12’sine kadar düşürülmüş olan ve Milli gelirinin % 6’sı oranında tasarruf açığı veren ülkemizde, 2013’te ekonominin dinginliği korunabilecek ve enflasyon hızı % 6’nın altında tutulabilecek midir?

Bu önemli sorunun yanıtını gelecek yazıya bırakmak zorundayız.    

ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster