Nıver Lazoğlu [email protected]

Yarınlara umut ekiyorlar...

Kolayı herkes yapar derler ya, yarınlara umut ekiyorlar...

Hayat  su misali akadursun, umutlar biriktiriyoruz ya yarına; Daha iyi kalmak daha mutlu olabilmek adına… 
Belki de bugünlerde en çok da buna ihtiyacımız var sanırım.. Dün de kapı kapı dolaşıp tencere tava satarken yönetici konumuna yükselen bugün ise patron titrini alan Ahmet Güven ve Lemi Esen Paksoy’u sizlere tanıtmak istiyorum…

"Hiç bir şey tesadüf değildir" sözünü doğrularcasına bir hikaye aktarmaya çalışacağım.. 

Yemek için gittiğim Jash İstanbul’da ilk kez tanıştım Ahmet Güven ile... O kadar güçlü bir iletişimi vardı ki, bir anda restorandaki herkesle ahbaplık kurdu.. 

Sonrası “yazma merakını öğrendim” ve Pariyazarlar'da yazmaya başladı.. Uzun bir ara sonrası yine karşılaşmamız Cihangir'deki sıcak atmosferi ve yemekleri ile farklı olan Jash İstanbul'da oldu… Masa da masaymış ha...

Adam yaşama sevinci içinde
Masaya anahtarlarını koydu
Bakır kaseye çiçekleri koydu
Sütünü yumurtasını koydu
Pencereden gelen ışığı koydu
Bisiklet sesini, çıkrık sesini
Ekmeğin, havanın yumuşaklığını koydu
Adam masaya
Aklında olup bitenleri koydu  
Ne yapmak istiyordu hayatta   
İşte onu koydu  

diyen Edip Cansever’in  tarifi bir masada, kalabalık bir grup.

Masada uzun süredir rastlamadığım bir samimiyet  hakimdi… Kalabalık masanın şen kahkahalarına kulak kabartıyorum ve Ahmet Güven'in sesiyle tanıdık bir yüzle karşı karşıyayım. Ayaküstü sohbet sonrası Ares Şirketinin yemeği olduğunu öğreniyorum... Öylesi güzel bir ekip ki,  öylesi bir paylaşım içindeydiler ki,  gece boyu ekibi hayranlıkla izledim.

Yaptıkları işi öylesi güzel aktarıyorlar, inanılmaz bir sahiplenme ve patron-çalışan ilişkisinden oldukça uzak bir gruptu masadakiler.
Ve randevuyu kapıp, aynı mekanda röportaj için sözleşiyoruz.. Gün geldiğinde iki patron da karşımda.
Ekonominin çıkmazlarında yeni bir oluşum yaratarak yöneticilik koltuklarını bırakıp, birazda riske girerek, elektronik ürünleri pazarlama şirketini üç yıl önce hayata geçiriyorlar… Cirolarını bir yıl içinde ikiye katlayan Ares Tüketici Elektroniği Pazarlama Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin kurucu ortakları Ahmet Güven ve Lemi Esen Paksoy’un tanışmaları eskiye dayanıyor.
Ahmet Güven, Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirmiş. İş hayatına üniversitede okurken başlamış. Büyük bir keyif ve heyecanla anlatıyor dününü.

“Ooo neler yaptım neler. Su sattım, yemek yaptım, kapı kapı dolaşıp tencere tava sattım. Benzin istasyonunda çalıştım. Ve daha sonra kurumsal bir firmada işe başladım. Panasonic'te çalışmaya başladım ve yöneticiliğe kadar yükseldim. Sektörü ve sahayı burada öğrendim. Bir okul gibiydi, bugün birlikte çalıştığım bir sürü arkadaşım çok önemli mevkideler ve bugünkü ortağım Lemi Esen Paksoy ile de orda tanıştım.”
 
“Dün sizin yöneticinizdi Ahmet Güven, bugün ortağınız” diye soru yöneltiyorum masada sessizce Ahmet Güven'i dinleyen diğer patron Lemi Esen Paksoy'a. 

"Evet, Ahmet Bey Genel Müdürümdü."

Yine Ahmet Bey diye sesleniyorsunuz ortağınıza, 

Masada gülümseme çoğalırken, yanıtlıyor Paksoy: 

“Sanırım alışkanlık,  Ahmet Bey diye hitap ediyorum. Dünden bugüne saygı aynı şekilde devam ediyor. O'nun bilgi ve birimide bunu gerektiriyor” diyor.

Siz iş hayatına nasıl atıldınız?

“İngilizce İşletme mezunuyum, okulu bitirince ABD'ye master yapmaya gittim. Sonrası ülkeye döner dönmez işe başladım. Doğan Medya Grubu'nda bir süre çalıştıktan sonra, Tekofaks Elektronik,  Panasonic ve Anadolu Grubu'nda Samsung'da pazarlama bölümlerinde görevler aldım.”

Peki Ares nasıl kuruldu? 

“Yöneticilik deneyimleri sonrası kendi işimin sahibi olmayı hayal ediyordum. Elbette bildiğim sahada yürümekti tercihim. Ve Ares’i kurma fikrimi Ahmet Bey ile paylaştım. Ondan olur yanıtını alınca birlikte üç yıl önce pazarlama şirketimizi kurduk.”

Ares ismini neden seçtiniz? 

“Ares Yunanca Savaş Tanrısı anlamını taşıyor. Genel boyutuyla savaşa karşıyız. Ama mücadeleyi seven bir ekibiz. Ve pazarlama da büyük bir mücadele ve gayret gerektiriyor. Her şart ve koşulda satış yapmak en büyük amacımız olduğu için şirketin adını Ares koyduk.”

Ahmet Güven, sizin patronluk deneyiminiz oldu sanırım? 

“Yöneticilikten ayrıldıktan sonra memleketim olan Urfa'da 4 tane Samsung mağazası açtım. Kendi işimin patronu olmak bir bakıma güzel, bir bakıma daha zor. Bu deneyimi yaşadım. Sonra Lemi'den böyle bir teklif gelince mağazalarımı devrettim ve yeniden İstanbul'da döndüm. Kağıthane'deki ofisimizde 7 kişilik bir ekiple yola koyulduk. Üç yılı geride bıraktık bugün 30 kişiyiz.  LG markasının distiribitörlüğünü aldık ve ürünlerini pazarlıyoruz.”

“PATRON DEĞİL ARKADAŞIZ”

Ekip demişken hemen söze girmek istiyorum. Uzun süredir böylesi sıcak ve böylesi heyecanlı ve böylesi bir samimi bir grupla karşılaşmamıştım. Çalışanlarınızla aranızdaki ilişki dikkatimi çekti.. Hemen bunu sormak istiyorum. 

“Çalışma hayatımız boyunca yaşadığımız öğretileri bugün kendi işimizde uyguluyoruz. Bizler yıllarca çalıştığımız markayı kendi markamız gibi bildik ve öylesi çalıştık. Şimdi beraber olduğumuz arkadaşlarımız da aynı zihniyetle işe sarılıyorlar. Patron değil arkadaşız. Başarının en önemli kriteri de bu sanıyorum. Birimizin derdi hepimizin derdi oluyor.”

Lemi Paksoy da ekliyor: “Ekip pazarlamanın en önemli unsuru. İyi bir ekibimiz oluştu, ‘sizle çalışmak istiyoruz’ diye gelen arkadaşlar çok oldu ve samimiyetle kucakladık, yarınlara birlikte yol alıyoruz. Bugün LG ve Vestel'in ürünlerini pazarlıyoruz. Bu kısa süre içerisinde ciromuzu iki katına ulaştırdık. Marka da bizden oldukça memnun. Farklı bir markanın da aynı kategoride olmayan ürünlerini pazarlıyoruz. Hedefimiz yarınlarda daha da büyümek.”

“DENEYİM EN BÜYÜK SERMAYE”

Ekonomik anlamda elektronik ürünleri pazarlamak zor mu, kolay mı?

Ahmet Güven yanıtlıyor bu soruyu.

“Bizler iş hayatı boyunca 8 kriz gördük. Her krizden de başarılı olarak sıyrılmayı öğrendik. Deneyimlerimiz en büyük sermayemiz. Artık krizi fırsata dönüştürüyoruz. Yaşam biçiminiz, hayata nereden ve nasıl baktığınız çok önemli. Biz hep iyi tarafından bakmaya çalışıyoruz. Çalışma hayatı da basket maçı gibi. Basketbol oynayan biri olarak,  maçın son anına kadar bir sayı daha yapmayı hedefliyoruz. Şartlar ve koşullar ne olursa olsun. Bugün İç Anadolu, Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinde LG nin ürünlerini satıyoruz. Elektronik ürünlere her zaman ilgi söz konusu. Yurtdışındaki markalar için pazar büyük bir potansiyel olarak dikkat çekiyor. Biz de bu sahada daha iyi pazarlama yaparak daha yukarı çıkmayı amaçlıyoruz. Çalışma ortamı, sabır ve iletişim başarıyı getiren olgular.” 

Lemi Esen Paksoy da Ahmet Güven'in konuşmalarını başıyla onaylarken ekliyor: “Hiç birimiz mükemmel değiliz, ama mükemmel olmak için uğraş veriyoruz. Tecrübe çok önemli bir konu. Ancak şans etkenini de unutmamak lazım. Doğru zamanda, doğru yerde ve doğru ekiple doğru işte olmak, finali beraberinde getiriyor. Ben basketbolcu değilim ama iyi bir seyirciyim. Galatasaray Kongre Üyesiyim, Ahmet Bey Fenerbahçeli ama bu farkılık hiç bir zaman sorun olmadı tam tersi keyif oldu. İşteki algımız da böyle.. İyi bir iş bölümüz var ve bu anlamda çatışma olmadan yol alıyoruz.”

Ares'in kurucuları öylesi heyecanlı öylesi içten aktarıyorlar ki yaptıkları işi, “umut ekiyorlar yarına”. Bugünler de en çok buna ihtiyacımız var sanırım. Bu satırlara dökülen kelimeler yeterince ışık olabiliyor mu bilemem ama bende bıraktıkları etki, inançla yol alışın ve birlikte kol kola, yürek yüreğe aynı hedefe yürüme arzularının büyüklüğü. 

İş dünyasında var olmak ve yarına koşmak ekonominin buzdağında karları eritmek misali hikayelerin kahramanlarına kocaman teşekkürümü iletirken söyleşiyi sonlandırıyorum. 

Umarım soğuk günlerin yürek ısıtanları çok daha büyük başarılara imza atarlar.

Sevgiyle kalın...