Mustafa A. Aysan [email protected] Mustafa A. Aysan

Şimdi ne yapmalı?

10 Mart 2014, 22:44 ---

Son on yılda hükümetin özenle desteklediği yüksek yatırım ve tüketim harcamaları ile düşük iç tasarruflar ve yüksek iç ve dış borçlanma politikalarının, sonunda ekonomimizi önemli bir kriz ortamına sürüklemekte olduğu 2013 bahar aylarında açıkça ortaya çıkmıştı. Belirleyici görüntüleri iyice ortaya çıkan ekonomik krizin yaklaşmakta olduğu, geçen yılın son günlerinden beri ekonomi uzmanlarımızın çoğunluğu tarafından yazılıp söylenmekte idi.  Bu söylemlere göre, uygulanmakta olan politikaların sonucu olarak Merkez Bankası'nın döviz fiyatlarını Pazar koşullarının gerektirdiği düzeyin altında tutarak enflasyonu yavaşlatmaya çalışması da açıkça görülebilmekteydi.  Aslında bu politikaların, gelişmiş ülkelerde bile er ya da geç şiddetli finansal krize neden olacağı, “Çılgınlık, Panik ve Çöküş” yaratacağı, ünlü ekonomi uzmanlarından Charles P. Kindelberger ile Robert Z. Aliber’in “Finansal Krizler Tarihi Altıncı Baskı. 2011” adını taşıyan kitabında da (Türkçesi: T. İş Bankası, G. Y. No. 2819) somut örnekleriyle ve kanıtlarıyla açıklanmış bulunmaktaydı.  Aslında ülkemizde de hükümetlerin ekonomik dengeleri alt-üst eden ve büyük finansal krizler yaratan benzer ekonomi uygulamalarının da somut örnekleri görülmüştü.  1950’den beri ülkemizde de bu tür çılgın ekonomik uygulamaların ekonomik krizler yarattığı, son 60 yılda yaşadığımız 9 büyük ve 20 küçük finansal krizle de kanıtlanmış bulunmaktaydı.   Tüm bu somut örnekleri ve kanıtlarıyla ekonomik kargaşa ve dayanılmaz sefalet ve fakirlik yaratan bu çılgın ekonomik uygulamaların önlenebilmesini sağlayacak uzun süreli kalıcı bir ekonomik denge düzeni yaratılamamıştı.  Ülkelerin siyasal liderleri ile ekonomi yönetimlerince benimsenmiş olmalarının nedenleri ve sonuçları ekonomi uzmanları tarafından yoğun biçimde incelenmekte, ama bir türlü ekonomik krizleri önleyebilecek uzun süreli olarak uygulanabilir bir siyasal programa dönüştürülememektedir. 

Öyle sanıyorum ki, özellikle 2008 Eylül’ünde ABD’de başlayan ve tüm dünya ekonomilerini alt-üst ve halklarını perişan eden son ekonomik kriz de ayni nedenlerden kaynaklanmıştır:  Kaynak/Harcama Dengesini bozan çılgın harcamaların bu krizlerin temelinde yatan en önemli nedeni olduğu, bu son krizde de tüm kanıtlarıyla ortaya çıkmıştır. Küresel Krizin kaynaklandığı ABD’de ve sonradan yayıldığı tüm ülkelerde krizden çıkmak için alınan önlemler, çok yüksek tutarlarda yeni para basarak, bu paralarla yaratılan ek satın alma gücüyle, batan büyük şirketlerin kurtarılmaları ve değeri düşen paralarla halka yeni iş ve çalışma ortamının yaratılmasından oluşmaktadır.  ABD’de,  Avrupa’da ve öteki ülkelerde 2013’te yükselmeye başlayan küçük büyüme rakamlarına bakmayınız; bu rahatlıklar geçicidir. Böyle davranan tüm ülkelerde insanların eline daha fazla para geçermiş gibi görünmekte, ama bu rahatlatıcı işlemler sonucunda tüm ülke halkları daha yüksek gelirler elde etmekte ve fakat tümü de önceki dönemlerde olduğundan çok daha yüksek oran ve tutarlarda borçlanmış bulunmaktadırlar.  

Bu olayları anlayabilmek için ünlü ekonomi uzmanlarının değerlendirmelerini içeren çok sayıda araştırma ve yayınlardan çıkarabildiğim özet sonuçlar böyledir.  Ama ünlü yazarların buldukları birçok çözümler de uygulanamamakta ve yüksek hızda borçlanmalar ve hızlanan enflasyonlarla alınan bu sonuçlar, gelecek birkaç yıl sonra yeni bir krizin hazırlayıcısı olmaktadırlar.

Tüm bu araştırma ve yayınlardan çıkardığım sonuçlar şöyledir:  Ekonomik ve finansal krizleri yaratan temel neden ekonominin toplam kaynakları ile toplam harcamaları arasındaki dengenin harcamalar lehine bozulmasından kaynaklanmaktadır. Ülkeler kendi yaratabildikleri kaynaklardan (iç tasarruflar toplamından) fazla yatırım harcamaları yaptıkları dönemlerde bu denge bozulmakta ve bu dengesizliğin yarattığı krizlerden çıkmak için finansal pazarlara pompalanan yeni para tutarları, yeni şirket ve devlet kredileriyle ekonomiler içinde yapay ekonomik canlanmalar yaratmakta, ama bu finansal dönüşüm sonunda devletler biri birlerine, şirketler ve kişiler de bankalara daha fazla borçlanmış olmaktadırlar… 

Şaka gibi; ama son krizde (ve okuyabildiğim öncekilerde de) olan budur… Ekonomik, sosyal ve siyasal çok kötü sonuçlar veren böyle bir dengesizliği, toplumları yöneten hükümetler neden ısrarla ve her dönemde yapmaktadırlar?  İşte krizleri anlamak ve önlemek için yapılan çalışmaların ulaştığı temel sorun budur ve üzülerek belirtilmelidir ki, sorunun yanıtı ekonomi bilimi içinde değildir. Bu önemli sorunun yanıtı, ekonomi dışında, siyaset bilimcileri ve sosyologların araştırmaları içinde aranmalıdır.  Çünkü görebildiğim kadarıyla ekonomik krizleri yaratan olaylar ve kararlar, ekonomileri yöneten siyasal liderlerin davranışlarıyla ilgilidir.

Bu günlerde hepimiz merak ediyoruz:  Ekonomik krizlerin tümüyle önlenmesi olanağı var mıdır? Yine okuyarak ve yaşayarak görebildiğim şudur:  Evet teknik olarak vardır; her ülke ekonomisi için kaynak/harcama dengesini sürekli sağlayacak bir ekonomik program yapmak, bir bilgisayar programı yazmak kadar basit ve kolay bir iştir. Bununla birlikte bu programın arkasında bir siyasal irade ve inatla uygulama konusunda bir toplumsal anlaşma olmayınca bu program uygulamaya konamıyor.  Ülkelerin siyasal liderleri ve yöneticileri de, söylenmesi bile dengeleri bozabilecek “çılgın yatırım projeleri” nden vazgeçmeyi kabul etmemektedirler.

 Son on iki yıldır ekonomimizi yöneten hükümetlerin, iç tasarrufların azalmasına neden olan hızlı tüketim harcamalarıyla birlikte uyguladıkları hızlı yatırım harcamalarının yarattığı dengesizliklerin doğal sonucu olarak son altı aydır hızla yükselmekte olan döviz fiyatlarını durdurmak çok zor olmuş ve bu hızlanma hala kontrol edilememiştir.  Merkez Bankası’nın 28 Ocak’ta aldığı faiz artırma kararlarını izleyen günlerde 2,39 TL’ye kadar yükselmiş olan dolar fiyatı, şimdilik 2,20 dolaylarında yavaşlamıştır.  Gelecekteki gelişmeler MB’nin ve ekonomi yönetiminin gelecekte alacakları kararlara bağlı bulunmaktadır.  Ama şimdi hep birlikte Mart sonunda yapılacak seçimin sonuçlarına odaklanmış bulunmaktayız ve ekonominin acil gereklerini “ikinci plana” itmiş bulunmaktayız. 

Ekonomik krizin gerektirdiği önlemlerin neler olduğunu hepimiz de biliyoruz; sorun onların uygulanabilmesinde…

ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster