Mustafa A. Aysan [email protected] Mustafa A. Aysan

Güncel döviz fiyatları yanlış mıdır?

20 Kasım 2012, 00:00 ---

Uluslararası finansal pazarlarda etkili olan özel bir derecelendirme şirketinin (FITCH RATINGS’in), ülkemizin derecelendirme notunu iyileştirmesi, öteki iki büyük derecelendirme şirketinin de (MOODY’s ve STANDARD & POOR’s) not yükseltme yönünde karar almaları gerektiği konusunu, yeniden gündeme taşımıştır. Bugüne kadar, öteki değerlendirme şirketlerinden aynıi yönde karar çıkmaması, finansal pazarlarımızdaki olumlu etkilerin sınırlı kalmasına neden olmuştur. Ekonomi uzmanlarımıza göre, öteki derecelendirme şirketleri de aynı yönde karar alsalardı, dış borçlanmalarımıza dış pazarlarda uygulanan faizler düşecek, borçlanma koşulları iyileşecek, paramızın güç ve değer kazanması sağlanabilecekti. Öteki derecelendirme şirketlerinin kararları gecikince, iyi derecelendirme notlarının, ekonomimizde yaratabileceği olumlu gelişmeler de gecikmiştir. 

2008 bunalımını izleyen dönemde, ekonomik çöküntülere karşı daha dayanıklı olduğu ortaya çıkan ekonomimiz, 2009’da % 4,8 oranında küçüldükten sonra 2010’da % 9 gibi bir yıllık büyüme hızına ulaşmış, 2012’de de dış açığı çok yükselttiği görülen bu büyüme hızını kontrollü biçimde % 3,2’ye düşürebilmiştir. Bunalımı izleyen yıllarda ortaya çıkan birçok iyi sonuçlar, ekonomimizin, kısa zamanda bunalımdan kurtulma gücü ve becerisi gösterdiğini kanıtlamıştır. Birçok ekonomi uzmanımız gibi ben de sanıyorum ki, bu kanıtlar ortaya çıktıktan sonra notlarımızın iyileştirilmemesinin, ekonomi dışında nedenleri vardır. Uluslararası ilişkiler ve iç siyasal gelişmelerin yarattığı kızgın tartışmalar içinde bir türlü olgunlaştıramadığımız demokratik sistemimizdeki eksiklerimiz, Avrupa Birliği’ne girmemizi 40 yıl geciktirdiği gibi, kredi derecelendirme notlarımızın da, öteki gelişmiş ülkelere uygulanan ölçülerle değerlendirilmesini önlemiştir. İlgili kuruluşlar, bize sıra gelince, “çıtaları hep yükseltmektedirler”. Ama bu derecelendirme şirketleri, özel sermayelidirler ve şimdi yaptıkları gibi geçmişte de benzer yanlış değerlendirmeler yapmışlardır. Şimdilik, ülkemle ilgili olsa da, tarafsızlığımı bozmamaya çalışarak, öteki değerlendirme şirketlerinin bu konuda çok geç kalmakta olduklarını söylemek zorundayım. Yüksek dış ticaret ve ödemeler dengesi açıkları ile yükselmekte olan bir devlet bütçesi açığı döneminden geçmekteyiz; buna benzer başka kusurlarımız da olabilir. Ancak ülkemizin gelişmiş ülke ekonomilerinde olduğundan daha iyi finansal özellikleri vardır ve göreli olarak daha yüksek notları hak etmiş bulunmaktadır. Ama biz işimize bakmalı, ekonomimizin yukarda sayılan kusurlarını da gidermeye çalışmalı, bu konularda da daha yüksek çıtaları aşabileceğimizi, dosta ve düşmana göstermeliyiz. 

Günümüzün ikinci konusu, uygulanmakta olan döviz fiyatlarının ‘doğru’ olup olmadığı ile ilgilidir: Bazı ekonomistlerimiz, uygulanmakta olan döviz fiyatlarının düşük olduğunu öne sürmektedirler. Onlara göre, “Türk Lirası yüksek değerlidir!” Bu uzmanlar, ülkemizde uygulanmakta bulunan döviz fiyatları politikasını yanlış bulmakta ve bu politikanın, döviz açıklarını yükseltmekte olduğunu öne sürmektedirler. Bu uzmanlar, görüşlerini daha zor anlaşılan teknik terimlerle de ifade ettikleri için de konu iyice anlaşılamamaktadır. 

Konuyu tartışan makroekonomi uzmanlarımız, durumu şöyle özetliyorlar: Yüksek yabancı para açıklarının en önemli nedeni, Türk Lirası’nın yüksek değerde tutulmasıdır ve bu nedenle finansal pazarımızdaki döviz alış/verişlerinde kullanılan Türk Lirası fiyatları, olması gereken düzeyin altındadır. Döviz açıklarının kapanmasını istiyorsak, döviz fiyatlarını yükseltmeli ve bu fiyatları ‘gerçekçi’ düzeylere getirmeliyiz. Bu uzmanlara göre dövizlerin gerçek fiyatları, ‘Reel Efektif Döviz Kuru’ düzeyine getirilmelidir. 

Bu konuda kullanılan terimlerle ilgili iyi bir açıklama, Merkez Bankası Başkanı’nın ve Kalkınma Bakanlığı’nın hesaplamaları ve Güngör Uras Bey’in bir köşe yazısı 13 Kasım tarihli Milliyet Gazete’ sinde vardır. Açıklanan görüşler şöyledir: Döviz fiyatları, uygulanan ekonomi politikaları nedeniyle baskı altında tutulduğu için öteki bazı mal ve hizmet fiyatları kadar artmamakta, bu nedenle döviz gelirlerimiz yeterli hızda artırılamamakta, döviz giderlerimiz de yükselmektedir. Bu nedenle döviz fiyatları, ‘Gerçek Etkili Döviz Fiyatı’nın altında kalmaktadır. Örnek olarak bugünlerde, 1,80 lira olan dolar fiyatı olması gerekenden düşüktür ve doların asıl gerçek fiyatı, Merkez Bankası’na göre 2,08, Kalkınma Bakanlığı’na göre de 2,28 lira olmalıdır. Çünkü, öteki mal ve hizmet fiyatları, geçmiş dönemde dolar fiyatından çok daha hızlı artmıştır. 

Ekonomimizin yüksek döviz açığı verdiği, geçen yılki döviz açığımızın Milli Gelir’imizin % 10’u düzeyinde gerçekleşmiş olmasından ve yıl sonunda % 7,3’ e ancak indirilebileceğinin tahmin edilmiş olmasından bellidir. Ancak bu, pazarlarda uygulanan dolar fiyatının yanlış olmasından değil, ekonominin birçok sorunundan kaynaklanmaktadır. Dolar için ‘gerçek kur’ olarak hesaplanan ve tahminlerle ilgili araştırma yaparken kullanılan düşünce biçimlerinden oluşmaktadır ve döviz fiyatlarının, geçmiş dönemlerde domates (!) fiyatlarından daha yavaş artmış olmasını söylemek kadar önemlidir. 

Bence bu görüş, çok su götürür; tartışmalıyız!

ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster