Önder Halisdemir [email protected] Önder Halisdemir

“Girişimciye kız verilmez”

18 Ekim 2017, 15:30 ---

Ülkemizin işadamına bakış açısı sorunludur. Bir ülkenin barındırdığı işadamı kadar zengin olabileceği gerçeğini son yıllara kadar ıskalamışızdır. Bunun eğitimde,sanatta,medyada algı köklerine değineceğiz. Bürokrasinin arka planını da oluşturan kamu/özel ayrımı da bu sebeplerle ortaya çıkmıştır.

Biz ve önceki kuşaklar memur oğlu memurdur. Daha eskilerde üretim devletin elindeydi. Ticaret ise daha çok azınlıkların. Ebeveynlerimiz devlette veya az sayıdaki özel şirkette memur olarak çalışmıştır. Biraz çiftçimiz daha az sayıda da küçük esnafımız vardır. Üretim devletten özel sektöre geçmeye başlayıp ancak devlette üretimde kalmayı sürdürdükçe bürokrasinin arka planında kamu/özel sektör ayrımı şekillenmiş ve kırmak mümkün olmamıştır. Ancak sorun yalnızca bürokraside değildir.

Ebeveynlerimizin rüyalarını bizlerin iş garantili iyi bir memur olması süslemiştir. Örgün eğitim sistemimiz adeta öğrencilerini laf dinleyen, denileni yapan birer memur hale getirmek için  kurgulanmıştır. Ailelerimiz  bizi koruma güdüsüyle ön plana çıkmama ve ortalarda yer alma ile terbiye etmiştir. Memur olmak yüceltilmiştir. Okul kitabı dışında kitap okumak geçmişte aşağılanmıştır. Bunun şüphesiz gerekçeleri vardır. Ancak durum bu olduğu için olması gereken sayı,nitelik ve derinlikte bir iş dünyamızdan, bölgesel ve küresel markalarımızdan şimdilik söz etmek mümkün değildir.

Eski filmlerde iş adamı hep kötü karakterdir

İş adamına sorunlu bakış açısı filmlerimizde de devam etmiştir. İş adamları hep kötü karakterler ile sembolize edilmiştir. Tecavüz eden, hakları gasp eden, her türlü kötülüğü meslek edinmiş insanlardır. Filmlerimizin mutlu sonu işadamının 8 kurşunla ölmesi veya  iflas etmesi ile seyircinin duyduğu haz ile  tamamlanır. Medyamızda bu algıya uzun yıllarca tuğla taşımıştır. Sistemin yol verdiği az sayıdaki iş adamının dokunulmazlığının dışında kendi işini yaparak büyümek isteyenler hep potansiyel dolandırıcı olarak takdim edilmiş kendi işini yaparak büyüyenler değil bunlardan çıkan kötü örnekler sayfalarda geniş yer bulmuştur.

Adeta bu filmleri izleyen ve haberleri okuyanlar iş adamı olmadıklarına sevinmişlerdir.

Yasalarımız da iş adamlığını/girişimciliği baskılamıştır

Geçmişte iş kurmak için alınan onlarca izin ve aylarca geçen süreye ilaveten yolunda gitmeyen işinizi kapamak için gereken onlarca izin ve bu defa yıllarca süren süreç iş kurmak düşüncesini baltalamıştır. Cebinde fazladan döviz taşıyanın hapis ve izinsiz yurtdışına gitmenin mümkün olmadığı bir Türkiye hafızalardadır.

Bunların birçoğu geçmişte kaldı diyebilirsiniz ancak biliniz ki ebeveynlerimizin, öğretmenlerimizin bürokratlarımızın ve siyasilerimizin arka planı hep bunlardır. Bugünün gelişmiş ülkeleri ve markaları biz işadamlığını baskılarken uygun iklimi oluşturmuş ülkelerden meydana gelmiştir.

Asker ve memur milletten girişimci millete geçiş

Bu paradigma değişikliği kolay olmamış ve olmamaktadır. Bizim memuriyet dışındaki iş yaşamı ile geçmişimiz 80’li yıllardan sonra oluşmaya başlamıştır. Son 5 yıldır da artık gençler de iş kurabilsin kıvamına gelmiştir. Bu birden olmamış yıllar içerisinde evrilerek gelişmiş dünya ile entegrasyon artarak gerçekleşmiştir. Ancak hala hafızalar güçlüdür. Bize iyi memurlarda iyi askerler de lazımdır. Ancak ekosistemde gereken çeşitliliği sağlamak hiçbir türün diğerine baskın hale gelmemesi zengin bir ekosistem için, umut ve refah dolu olmanın ön koşuludur.

Dünün girişimcileri bugünün işadamlarıdır

Bugün önemli iş ve isimlerine sahip iş adamlarımız unutmayalımki dünün girişimcileriydi. Birçoğunun aileden bir serveti yoktu ve birçok yokluğun ve yukarılarda sayılan zorluğun arasından gelerek bugünün işadamları oldular. Birşeyler denediler birşeyler başardılar.Birçoğunun hikayesini bilir ve takdir ederim. Uzun yıllar banka yöneticiliği yapmanın iyi yanı iş hayatım dünün girişimcilerine kredi verip sonra tahsil etmeye çalışarak yani hikayelerine ortaklık ederek geçti. Birçoğu yeni yaptığı girişim konusunda tam bilgi sahibi değildi. Esinleniyordu ve ben de yaparım diyordu. Zaten mesele ben de yaparım diyebilenlerin sayısını ve niteliğini arttırmamız değil midir? Bugünün girişimcileri de yarının saygıdeğer iş adamları ve işverenleri olacaktır.

Devletimiz insanlar girişimci olsun diye hibe verir noktaya gelmiştir.  

Son 5 yılda girişim ekosisteminin oluşması için devlet kurumları seferber olmuştur. Sağlanan pekçok teşvik ve hatta hibe gerekirse para batsın ama yeterki yeni iş girişimleri desteklensin noktasına gelinmiştir. Eksikler, aksaklıklar,yetersizlikler  şüphesiz vardır ancak tek başına bu paradigma değişimi bile  bizleri umutlandırmaktadır. Ülkemizin bu konudaki adımlarını ısrarla atmayı sürdürmesi daha çok sayıdaki gencin nihayet “ben de yapabilirim” bakış açısına kavuşması büyük bir kazanımdır.

Strateji,taktik ve sabır

Bu teşvik ve hibe programlarını işe yaramıyor diye eleştirmek kolaydır. Ancak bu işadamlığını baskılamak için tarihimizde harcadığımız eforla mukayse edecek olursak birden mucizeler beklemek de yersizdir. Memuriyetin yüceltildiği bir millet baskıyı kaldırdım hadi bakalım şimdi sizden icatlar ve markalar bekliyorum denmesi ile o hale gelemez. Önce emeklenecek sonra ürkek adımlar atılacak ve zamanla güvenli yürüyüş pozisyonuna geçilebilecektir. Bu konuları düzenleyen bürokratlarımız ve siyasilerimizin bile bu yönlü bir geçmişinin bulunmadığı gözönüne alınırsa bu konulardaki iyi niyetli adımların acımasız eleştiriler ile veya tarihi iş yaşamını teşvik etmekle geçmiş ülkelerin neticeleriyle sınava tabi tutulması doğru bir yaklaşım olmayacaktır.

Ortaya bir strateji konmuştur. Bunun ile ilgili taktik adımlar atılmıştır. Taktik adımlar yenilenerek devam edilmeli ve en önemlisi sabırla teşvik edilmelidir. Son yüzyılda ilk yerli arabamızda ve uçağımızda da sabır gösterilebilse idi bugün eminim uçak/uzay endüstrisinde ve yerli arabada çok ciddi mesafe almış ve birçok konuda birçok markaya sahip olmuş olacaktık.

Devlet organizasyonumuzu Girişimciliğe bir bakanlık vererek taçlandırmalıyız.

Girişimciliğe tek işi ekosistemin gelişmesi olan yetkili ve yetkin bir “bakan” ın  olması bu konuda sarfedilen birçok emek ve kaynağın eşgüdümünü ve daha hızlı kazanıma dönüşmesini sağlayacaktır. Bu sebeple bu konuda bir bakanlık kurulmasını önermekteyim. Bu bakanlığımızın esas işi aslında iş adamı ve marka ekosistemini oluşturmak olacaktır. Bu gereği gibi adım atılırsa bugünkü çabalara çarpan etkisi yaratacaktır.

Hadsizlik etmek istemem ancak sözkonusu “bakan” ın tercihen 40 yaşın altında kendi başarılı girişimlerinin yanısıra başarısız girişimleri de olmuş, yurtdışında öğrenim görmüş ve halen ekosistemin içinde olan parasını kazanmış ve millete hizmet etme isteğinde olan bir profilinin olması bu önemli konuya ve geleceğimize büyük hizmet edecektir.

Gençlerimizi pozitif ajandalara odaklayan, özgüvenini arttıran, komut bekleyen değil insiyatif alan, iş ve aş yaratmadaki çabaları çoklayan girişimciliğin gelişmesi dileğiyle.        

ETİKETLER :
YORUMLAR (2)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • Fethi Hinginar 23 Ekim 2017 12:06

    Başka ülkelerdeki destek modeller hakkında bilgilendirme yapmak da çok yararlı olur. Ve örnek alınabilir

  • Ahmet yilmaz20 Ekim 2017 09:52

    Yaziniz cok iyi. Ancak devlet girişimcilik bakanligi kursun fikrinize katilmiyorum. Devlet hicbirsey yapmasın yeterli. Kamu nun kontrolüne gecerse, yandas girisimciler turetilip, gercek girisimlerin onu kesilir

BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster