Mustafa A. Aysan [email protected] Mustafa A. Aysan

Faiz tartışması durdurulmalıdır!

09 Mart 2015, 13:55 ---

4 Şubat tarihli yazımıza gelen yorumlar, sorunun ele alınış biçiminde ve anlaşılmasında da sorunlarımız olduğunu göstermektedir.

“Faiz Tartışması Ekonomiye Zarar Veriyor” adını taşıyan sözü geçen yazıya yapılan yorumlardan biri “KİMSE Milletin İradesinin Üstün de Değildir” diyor. Hiç kuşkusuz; ama bu konuyu “millet”e sorsak, döviz fiyatlarının yükselmesini istemez; çünkü o, her fiyat gibi yabancı para fiyatının da kendi cebinden çıkacağını çok iyi bilir. Eski deneyimlerimizin sonucunu hepimiz gibi  “millet” de yaşamıştır. Ama şimdiki faiz tartışmasında kimse ona ne istediğini sormuyor ki.

“Ekonomide güven önemlidir. Piyasalar güvenini kaybediyor, güven tesis edilmeli. Yoksa gemi su alıyor. Döviz yükseldikçe hep beraber batıyoruz, fakirleşiyoruz.” yorumu haklı. Mart 2015’e kadarki 15 ayda, parasının değerinde %26 oranında düşme gören bir ülkenin büyük zararlara uğraması önlenemez. Yükselen döviz fiyatının yeniden düşme olasılığı sıfıra yakındır. Son 15 aydaki hızlı döviz fiyatı yükselişine bakarak, bu dalgada da yükselme eğiliminin geçici olmadığı açıkça görülebilmektedir. Geçtiğimiz haftalarda olduğu gibi, geçici nedenlerle döviz fiyatı artışında yavaşlama ve gerileme görülse de, eğilimin yükselme yönünde olduğu görülüyor. Bu tartışma durdurulamazsa hızlı fiyat artışının da süreceği kuşkusuzdur. Nereye kadar? Bunun sınırı yoktur. Çünkü ekonomimizin öteki para alanları (ABD, İngiltere, İsviçre, Almaya gibi) ekonomilerine göre, önemli zayıflıkları vardır.

1)      Ekonomimiz, yukarıda sözü geçen ülkelere göre, fakirdir. Son 10 yıldaki hesaplama yöntemleri değişikliklerinin etkisiyle, gerçekleşmemiş gelir artışlarıyla yükseltilmiş olan, Milli Gelir’imizin 2015 yılında 800 milyar dolar düzeyinde olacağı tahmin edilmiştir. (TÜİK’in son tahmini 791 milyar dolardır.) Bu tutar, 77 milyona ulaşmış 2015 nüfusuna bölününce, kişi başına gelir düzeyimizin, Dünya’nın orta gelirli ülkelerinin en alttaki grubunda olduğu görülecektir.  Bu rakamlara göre bu yılki kişi başına gelirimiz 10 bin dolar düzeyindedir. Bu kişi başına gelir, ekonomik sorunlarla boğuşmakta olan Yunanistan’dakinin 1/3 ü düzeyindedir. Bizim tahminimize göre çok daha alt sıradayız; çünkü yukarıdaki hesaplamada kullandığımız dolar fiyatı 2,45 TL’dir. Bu günlerdeki hızıyla yılsonuna kadar bu fiyatın daha da yükseleceği tahmin edilebilir. Mart başındaki fiyat 2,55 dolayındadır.

2)      Bizim gelir dağılımımız da bozuktur. 2014 te en zenginimizin kişi başına geliri, en fakirimizin kişi başına gelirinin 15 katıdır. Nüfusun en zengin %10’u ile en fakir %10’ unun kişi başı gelirlerindeki bu kat sayı, dağılım bozukluklarının önemli ölçülerinden biridir. Bu oran en fakir ülkelerden Meksika ‘da 30 kat, Şili’de 26, ABD’de 16 kattır. Gelir dağılımının en iyi olduğu Danimarka ve Slovenya’da bu oran 5 kat dolayındadır.

Fakiri çok olan ( kat sayısı yüksek) ülkelerde halkın yıllık gelirinden arttırıp yatırıma ayıracağı gelir (tasarruf) oranları çok düşüktür. Ülkemizde biz ancak yıllık gelirimizin %15’ini tasarruf edebiliyor, öteki bölümünü geçim için harcıyoruz. Toplam yatırımlarımız için yılda yapılan harcamalar, milli gelirimizin  %30 una yakındır. Bu yatırım harcamalarının yaklaşık yarısını, dış ve iç borçlanma, vergi artışları ve açıktan harcamalarla karşılamaya çalışıyoruz.

Bu oranlar kısa zamanda değiştirilebilecek gibi görünmüyor.

Ekonomimizin başlıca sorunlarına ek olarak başka sorunları, bölgesel gelişmişlik uçurumları, eksik alt yapısı gibi sorunları da vardır. Bir de ayrıca yaklaşan seçimlerin siyasetçiler üzerindeki etkilerinin yarattığı sorunlarımız da vardır. Ekonomimizin sorunları ile ilgili bu kısa açıklamalar bile, T.CM.B.’nın uyguladığı faiz hadleriyle ilgili tartışmanın artık durdurulması gereğini göstermektedir. Aksi halde, ekonomimiz, geçmişte yaşadığımız  “enflasyon – devalüasyon” kısır döngüsü içine düşecek ve büyük zararlara katlanmak zorunda kalacağız.

Bu kısır döngü, döviz fiyatları yükselmesinin mal ve hizmet fiyatlarını yükseltmesi, yükselen mal ve hizmet fiyatlarının da geri dönerek döviz fiyatlarını yeniden yükseltmesi demektir. Bu çözümü çok zor sorunun çözümü var; ama maliyeti çok yüksektir.

1950’den beri çok sık yaşadığımız bu senaryonun ne kadar kötü sonuçlar vereceğini, biz yaştakiler çok iyi biliyor; yeni kuşaklara aynı dertleri yaşatmamalıyız.

ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster