Mustafa A. Aysan [email protected] Mustafa A. Aysan

Ekonomi nasıl gidiyor?

08 Aralık 2014, 14:54 ---

Son günlerde ekonomimizin durumu, içeride ve dışarıda gündemin üst sıralarına doğru çıkmaya başladı; en çok sorulan soruyu da yazının başına yazdım.

Tek cümlede yanıtım şudur:  Sosyal ve siyasal çalkantıların bozucu baskıları olduğu halde ekonomimiz yine de iyi gidiyor.  Öteki kalkınmış ve kalkınmakta olan ülkelerin ekonomileriyle kıyaslanınca onların çoğundan iyi olduğumuzu bile söylemek olanağı vardır. 

En başta ekonomimizin güçlü yönlerini sıralayalım:

Milli Gelir’imizin yaklaşık dörtte üçü, tarım, ticaret, hizmetler ve sanayi dallarında çalışan küçük ve orta-boy işletmelerde gerçekleşmektedir; KOBİ’lerimizin ticari şirketler içindeki oranı % 99,7’dir ve dünya ülkeleri arasındaki en yüksek orandır. Üretimimizin yaklaşık % 25’i devlet, belediye ve büyük işletmelerde oluşmaktadır.  KOBİ’lerimiz, yurt içi ve yurt-dışı ekonomik ve siyasal dalgalanmalardan az etkilenmekte ve kötüye gidişlerin toplum içindeki etkilerini yumuşatmaktadır.  Ekonomimizin bu özelliği, yurt dışı dalgalanmalardan kaynaklanan şiddetli ekonomik bunalımları daha yumuşak  atlatmamızı sağlamaktadır. 

Ekonomimizin ikinci gücü, 2002 bunalımından sonra alınan önlemler ve bankacılarımızın elde ettiği deneyimler nedeniyle önemli güç kazanmış bulunan bankacılık sistemimizdir.  Bu kazanımlarla yetişen yeni kuşak bankacılarımızın, en ileri Batı ülkeleri bankacılarıyla her alanda yarışır ve üstünlük kazanır duruma gelmiş olmalarıdır.  2008 Eylül ayında başlayan Büyük Ekonomi Bunalımının kötü etkilerini hafif atlatmamızda bankacılık sistemimizin önemli payı vardır.  Merkez Bankamızın ve öteki düzenleyici kuruluşlarımızın da iyi çalışmalarının da bu sonuçtaki payları küçümsenemez.

Ülkemizdeki tüm siyasal çalkantılar ve yapılan önemli ekonomik yanlışlara karşın ekonomide fazla gerileme olmamasının bir de çok önemli bir dış kaynaklı sebebi vardır:  Dünya’nın kalkınmış ve kalkınmakta olan ülkelerinde ekonomik büyüme hızlarının, beklendiğinden düşük gerçekleşmekte olması nedeniyle yılsonuna doğru bu ülkelerindeki finansman ihtiyacının, fonlama ve kredi talebinin beklentilerin altında kalmış olmasıdır. Bu gelişme nedeniyle, dış finansal pazarlarda ve ülkemizde faizler beklendiği kadar yükselmemiş ve bu pazarlardaki kredi sağlama olanakları artmıştır. Yine aynı nedenlerden kaynaklanan son günlerde ki petrol fiyatları düşmesi de ekonomide çok olumlu etkiler yaratmıştır.

Bununla birlikte 2014 yıl sonuna doğru birikmiş bulunan sorunlar ekonomimizin geleceği için kaygılar yaratmıştır; yabancı kredi değerleme kuruluşları, ekonomimizin geleceği için uyarılar yapmaya başlamıştır.  Uyaran kuruluşlar arasında, Dünya Bankası (WB), Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) gibi kuruluşlar da vardır.  Sözbirliği etmişçesine bu kuruluşlar, 2015’te ekonomimizin şu tehlikelerle (risklerle) karşılaşmasını kaçınılmaz görmektedirler; 1) Yılın son günlerine yaklaşırken, 2014’te Milli Gelir’in büyüme hızının, geçen yılki % 5’e ulaşan iyimser beklentilerin altına düşmesi kesinleşmiş gibidir; uygulanan Orta Vadeli Plan tahmini, son üç çeyrekte alınan sonuçlara göre düzeltilmiş ve yıllık hızın % 3’e kadar ve hatta onun da altına düşmesi olasılığı belirmiştir. 2014’ün bu düşük hızının 2015’i de etkisine alması kaçınılmaz görünmektedir.  2)  Dış borcumuzun toplam tutarı (Haz. 2014’te 402 milyar dolar), bu yılın Milli Gelir’inin % 40’ı oranındadır.  Öteki gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerinde olduğundan çok daha düşüktür.  Ancak, % 35’inden fazlası bir yıldan kısa vadeli olan ve yaklaşık yarısı oranındaki bir kısmının yeniden borçlanılarak ödenmesi gereken bu toplam borcun yıllık ödemelerinin Hazine ve devlet bütçesi üzerindeki yükü oldukça ağırdır.  3)  2013’te Milli Gelir’imizin % 8’ine kadar yükseldikten sonra 2014’te ancak % 5,2’ye düşürülebilen ekonominin dış açığı yine de yüksektir; yüksek borçlanma hızımızın 2015’te de yükseleceği beklenmektedir.  4)  Düşen büyüme hızı, yüksek dış borçlanma, yüksek dış açık 2015’te üst üste gelecek ve yıllık enflasyon hızını, işsizlik oranını ve faizleri yükseltme yönünde baskılar yaratacaktır.  2014 sonunda yıllık tüketici enflasyonunu % 10’a yaklaştırmış bulunan ve işsizlik oranını da % 10’un üstüne çıkaran koşulların, 2015 yılı boyunca enflasyonu daha da hızlandırması beklenmelidir. 2015 Haziran ayının ilk yarsında yapılacak milletvekili seçimlerinden sonra beklenen bir dizi fiyat artışlarının da ülkemizde enflasyonu ve faizleri artırması da gelecek yılın beklentileri arasındadır. Uluslararası pazarlarda petrol fiyatlarının hızla düşmesi, faizlerin artmaması ve uluslararası pazarlardan borçlanmanın zor olmaması, bu beklentileri değiştirmemiştir.

Yakın ekonomik geleceğimiz sıkıntılı görünüyor. Son 5-6 yıldır sürdürülen yüksek taşınmaz yatırımlarını tetikleyen yüksek değer artışı (rant) gelirlerinin doğal sonucu olan bu durumu önceden öngörebilsek iyi idi.  Ama yüksek kâr ve siyaset hırsları, bizim için kaçınılmaz sonuçlar yaratmıştır:  Böyle bir tablo ancak büyümeyi, dış açık oluşumunu, yatırımları azaltmadan ve enflasyonu, işsizliği ve borçlanmayı artırmadan çözümlenemez bir noktadadır. 

Bu koşullar altında alınabilecek önlemleri geliştirmeyi sürdürmeliyiz. 

ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster