Mehmet Bingöl [email protected] Mehmet Bingöl

Dernek ve vakıflarda “İktisadi İşletme Sorunu”: Kurumlar Vergisi Kanunu’nun geçici 2. Maddesi uzatılacak mı?

01 Eylül 2015, 11:20 ---

30 Haziran 2015 tarihli “Finansal Ürünlerin Vergi Rejimi (Gelir Vergisi Kanunu Geçici 67. Madde) Uzatılacak mı?” yazımızda; 2006 yılından itibaren başlamış olan bu uygulamanın eğer bu yılsonuna kadar herhangi bir yasal düzenleme yapılmaz ise, 2015 yılı sonunda yürürlükten kalkacağını belirtmiş ve 10 yıldır başarılı bir şekilde uygulanmakta olan bu vergi rejiminin 2016 sonrasında da devam ettirilmesi için Geçici 67. Madde’nin süresinin yasal bir düzenleme ile uzatılması gerektiğini vurgulamıştık.

Yine buna benzer başka bir uyarımız da Dernek ve Vakıflarda “İktisadi İşletme Sorunu” ile ilgili Kurumlar Vergisi Kanunu Geçici 2. Madde hükmüdür. Bu maddenin de aynı şekilde ele alınması uygun olacaktır.

Bu yönüyle, bünyede “İktisadi İşletme” oluşup oluşmadığı konusu, kar amacı gütmeyen tüm kamuya yararlı dernek ve vakıfları, bankaların tekaüt sandıklarını, emeklilik vakıflarını ilgilendirmektedir.

Eğer bahse konu geçici maddenin süresi uzatılmaz veya başkaca bir düzenleme yapılmaz ise; finansal piyasalarda “mevduat faizi”, “tahvil faizi”, “bono satışı”, “türev ürünler kazancı”, “yatırım fonu satış karı” v.b gibi gelir ve kazanç elde eden dernek ve vakıfların yıllık kurumlar vergisi beyannamesi ile %20 oranında vergiye tabi tutulmaları gündeme gelebilecektir. Zira Kurumlar Vergisi Kanun’umuza göre; “Dernek ve vakıfların Kurumlar Vergisi mükellefi olmadığı, Kanunla kurulan emekli ve yardım sandıkları ile sosyal güvenlik kurumlarının Kurumlar Vergisi’nden muaf olduğu” bir vergi rejiminde “iktisadi işletme” oluşması halinde kurumlar vergisi söz konusu olmaktadır.

Aslında, Kurumlar Vergisi Kanunu Geçici 2. Madde, finansal ürünlerdeki vergilemeyi 10 yıl boyunca stopaj esasında yapan vergi rejiminin uygulandığı süre boyunca, çeşitli unsurları itibariyle iktisadi işletme mevcudiyetinin ileri sürülebileceği dernek ve vakıfları koruma altına almak amacıyla getirilmiştir.

Bu açıdan bakıldığında, esasen, iktisadi işletme unsurları var olmayan dernek ve vakıflar, tekaüt ve emekli sandıkları zaten bu nevi gelirler elde etti diye otomatikman “iktisadi işletme” oluşturmazlar ve yıllık esasta kurumlar vergisine tabi olmazlar.

Bununla birlikte, bahse konu maddenin yürürlükten kalkmasıyla, bu şekilde gelirleri olan dernek, vakıf ve benzeri kurumların bu yönden, sanki otomatikman “iktisadi işletme” oluşturacağı gibi yorum ve değerlendirmeler yapılabilir ve kurumlar vergisi mükellefiyeti söz konusu olabilir. Zira geçmişte, bu kurumların yurt dışındaki finansal kurumlardan elde ettiği benzer gelirler için, Türkiye’de tevkif suretiyle (kesinti, stopaj) bir vergileme olmadığından Kurumlar Vergisi Kanunu Geçici 2. Madde’nin tersinden yorumuyla, bazı vergi tarhiyatları söz konusu olmuştur. Bu sebeple, yerinde bir vergi kanunu değişikliği yapılmadıkça, Kurumlar Vergisi Kanunu Geçici 2. Madde’nin süresinin uzatılması da, Gelir Vergisi Kanunu Geçici 67. Madde ile birlikte düşünülmesi gerekir.

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun geçici 2’nci maddesinde; “1/1/2008-31/12/2015 tarihleri arasında; dernek veya vakıflarca elde edilen Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin (5) numaralı bendi ve geçici 67 nci maddesi kapsamında kesinti suretiyle vergilendirilmiş kazanç ve iratlar dolayısıyla iktisadi işletme oluşmayacağı” belirtilmiştir[1].

Maddenin lafzına bakıldığında; 31.12.2015 tarihinden sonra, vakıf ve derneklerce elde edilecek söz konusu gelirler nedeniyle (bunlar kira gelirleri ile menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarından elde edilen gelirlerdir), stopajla vergilendirilmiş olsalar dahi, iktisadi işletmenin oluştuğunun kabul edilebileceği sonucu ortaya çıkabilmektedir. Çünkü madde hükmünün, söz konusu gelir unsurları için iktisadi işletme oluşmama halini belli bir süreyle sınırlıyor olması, sanki bu süre dolduğunda söz konusu gelir unsurlarının elde edilmesi halinde dernek ve vakıflar için iktisadi işletme mükellefiyetinin tesis edilmesi gerektiği algısını yaratmaktadır.

Oysa dernek ve vakıflar, Kurumlar Vergisi Kanunu uygulamasında mükellef olarak belirlenmemiş, ancak bunlara ait iktisadi işletmelerin kurumlar vergisi mükellefi olacağı düzenlenmiştir. Bu kuruluşlar nezdinde, iktisadi işletmenin oluşması ise, bize göre; elde edilen gelirin tevkifata tabi olup olmamasına değil, ticari bir organizasyon çerçevesinde yapılıp yapılmamasına bağlıdır.

Dernek ve vakıflar, belli bir amacı yerine getirmek üzere kurulmuş oluşumlardır, kazanç elde edip mensuplarına dağıtma gayeleri yoktur. Bu kuruluşların yöneticileri parasal mevcutları ekonomik kayba, erimeye uğratmamaktan sorumludur. Dernek veya vakfın parasını en iyi şekilde yönetmek durumundadır. Bu amaca yönelik olarak, sorumlu yöneticilerin kullanılmayan nakit mevcutları faiz geliri elde etmek veya sermaye piyasası işlemleri yapmak suretiyle değerlendirmeye çalışmaları nedeniyle iktisadi işletme oluştuğu söylenemez.

Gerçekten de, ticari organizasyon, 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliği’ne göre; “sermaye tahsisi, işyeri açılması, personel istihdamı, ticaret siciline kaydolmak gibi unsur ve şartlardan tümü veya bir kısmı yerine getirilmek suretiyle belirli şekilde kurulmuş olan” ticari gayeli bir organizasyondur.

Bu noktada, dernek veya vakıf açısından, yapılan parasal faaliyetin arkasındaki irade önem kazanmaktadır. Bu kuruluşlar gelir getirici söz konusu faaliyetlerini ticari bir kar amacıyla değil, dernek veya vakfın parasal mevcutlarını korumak suretiyle kuruluş amaçlarının gerçekleşmesini sağlamak için hareket etmektedir. Genellikle bağış benzeri gelirleri olan dernek veya vakfın yöneticileri, sorumluluklarının bir gereği olarak, aldıkları nakdi bağışların enflasyon ve zaman karşısında değerinin yitirilmesini engellemek ve de atıl şekilde duran bu parayı en iyi şekilde nemalandırmak için dernek veya vakıf namına bankaya yatırıp faiz geliri elde etmekte veya menkul kıymet alım satımında kullanabilmektedir.

Görüldüğü gibi dernek ve vakıflar; parasını en optimal ve kazançlı finansal ürünlerde değerlendiriyor diye, başka deyişle salt bu gerekçeyle “ticari organizasyon” oluşması ve bunu takiben de “kurumlar vergisi mükellefiyeti” söz konusu olmamalıdır.

Bununla birlikte, maddedeki süre uzatılmadığı veya konu hakkında açıklayıcı bir düzenleme de yapılmadığı takdirde, 31.12.2015 tarihinden sonra benzeri gelirleri elde edecek vakıf ve dernekler için bir riskin oluşacağı veya tartışmalı bir durumun ortaya çıkacağı anlaşılmaktadır.

Sonuç olarak, yukarıda belirtilen Kurumlar Vergisi Kanunu’nun Geçici 2’nci maddesindeki; tevkif suretiyle vergilenen kira geliri ve menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası geliri bulunan bir dernek veya vakıf için ve hatta yurt dışı finansal kurumlardan tevkifatsız faiz ve benzeri gelir elde edildiğinde dahi, söz konusu gelir unsurlarının elde edilmesi nedeniyle “iktisadi işletme” oluşmayacağı konusuna açıklık getirilmesi, sosyal amaçlı bu kurumlarca beklenen bir gelişme olarak gündemde durmaktadır. Başka deyişle, tüm bu anlatılanlara rağmen, yanlış anlaşılmalara mahal vermemek adına, maddede yer alan süreyi uzatmak ve oluşan tereddütleri gidermek için Gelir İdaresi Başkanlığı’nca Genel Tebliğde düzenleme yapılması çok uygun olacaktır.

 

[1] KVK Geçici Madde 2:

(1) 1/1/2008-31/12/2015 tarihleri arasında;

a) Dernek veya vakıflarca elde edilen Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin (5) numaralı bendi ve geçici 67 nci maddesi kapsamında kesinti suretiyle vergilendirilmiş kazanç ve iratlar,

………………………..

dolayısıyla iktisadi işletme oluşmuş sayılmaz.

(http://www.gib.gov.tr/gibmevzuat)

ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster