Mustafa A. Aysan [email protected] Mustafa A. Aysan

Bankalarımızda insan kaynakları uygulamaları

24 Temmuz 2013, 10:46 ---

30 Nisan tarihli “Bankalarımız” yazısı, bankacılık sistemimizde uygulanmakta olan insan kaynakları (İK) politikalarıyla ilgili olarak okurlarımızdan çok sayıda yorum aldı.  Bunlardan biri, ülkemiz bankalarında uygulanan İK politikaları ile ekonomisi gelişmiş ülkelerdeki uygulamalar arasında karşılaştırma yapmamızı istiyordu.  Bu zor araştırma konusu ile ilgili çalışmalarımız henüz tamamlanamadığı için, konuyu erteleyerek, bankalarımızda uygulanmakta olan İK politikalarıyla ilgili görüş ve bulgularımızı paylaşmaya devam edelim.

Okurumuz “Atılgan” söze şöyle başlamış: “Sektörde 200.000 çalışan olduğu bilgisini verdiğinize göre bu çalışanların ne kadarı kamu ne kadarı özel finans kuruluşlarında çalışıyor ve çalışanların kamu/özel ayrımı yaparak ne kadarının sendika üyesi olduğunu yayınlarsanız belki bankamız yazısının yorumcularına biraz daha empati ile bakarsınız.”

Bu konuda “empati” yapmama gerek yoktur; çünkü ben de, uzun yıllardır bir banka çalışanı ve bankacılık uygulamalarının yazarı ve yorumcusuyum.

Bu konuda Türkiye Bankalar Birliği’nin (TBB’nin) sınıflamasına göre banka çalışanları sayılarını paylaşalım:  30 Haziran 2013’te bankalarımızın, yaklaşık 157 bini (% 82’si) yüksek öğrenim görmüş 191.760 çalışanı var.  Banka çalışanlarının 52.770’i (% 28’i) Kamu Bankaları’nda, 92.572’si (% 48’i) Özel Bankalar’ da, 41.230’u (% 21’i) Yabancı Sermayeli Bankalar’ da, 5.100’ü (% 3’ü) de Kalkınma ve Yatırım Bankaları’nda çalışmaktadırlar. Bunun için biz, bankacılık sistemimizin emek yoğun bir iş dalı olduğunu söylüyor ve iyi eğitimli çok sayıda insanımızı çalıştıran bu sistemin, ekonomimiz için önemli bir güç kaynağı olduğuna inanıyoruz.  Böyle olduğu için de bu iyi eğitimli çalışanların, özlük haklarının, kanunlarımız çerçevesinde tam olarak elde edilmesinde öteki iş dallarında çalışanlarımızdan çok daha başarılı olduklarını ve daha iyi durumda olduklarını biliyoruz.

Yukarıdaki çalışan sayılarına oranla sayıları çok az olan bazı hatalı uygulamalara bakıp da bankacılık sistemimizde elde edilen bu çalışanlar durumunun küçümsenmesinin ve kötülenmesinin hakça (adil)   bir değerlendirme olamayacağını söylemek istiyorum.  Burada tüm ayrıntılarını verme olanağı yoktur; ama bankalarımızda çalışanların yarattıkları insan kaynakları sisteminin, öteki iş dallarındaki sistemlerin koşullarından daha iyi olduğunun yakın tanığı olduğum için bununla övünmemiz ve daha da iyi olması için çalışmalarımızı sürdürmemizin iyi olacağını ve az sayıdaki uygunsuzlukların da giderilmesini sağlayacağını sanıyorum.  Bu gurur verici tablonun yapıcısının da sistemin içinde çalışanların tümünden oluştuğuna inanıyorum.  Kuşkusuz daha da iyileştirilebilecek, ama ayni zamanda ülkemizin genel uygulamasının ilerisinde bulunan bu sistemin kurucuları da banka çalışanlarıdır.

Sayın Atılgan, eleştirilerini şöyle sürdürüyor:  “Bir hatırlatma; bankacılık sektörü deneyimlerinizden bahsetmişsiniz; imzalatılan sözleşmelerde sendikaya üye olamaz ve işlerimi yetiştiremediğim için fazla çalışma yaptığımı kabul ederim hükümlerinden de bir haber (doğrusu, bihaber’ dir) olduğunuz anlaşılıyor.  Ayrıca köşe yazarlığı yaptığınız finans gündem sitesinin Mutsuz Bankacılar başlıklı haberini ve yorumlarını okumanızı tavsiye ederim.  Kamuda çaycı mı, bankada yönetici mi tartışması da ayrı bir konu.  Başka bir konu bu yazılanlar sizi tatmin etmiyorsa çevrenizdeki genç bankacılarla sohbet edin belki onlar burada yazılamayacak birçok uygulamayı korkarak ve ürkek bakışlarla anlatır size.   Münferit gibi gösterilmeye çalışılan olaylar çok geniş bir çevrede ve sürekli uygulanıyorsa hala münferit denilebilir mi?  Bir başkana canlı yayında fazla mesai ücretleri sorulduğunda cevabı biz bankacılara ikramiye ödüyoruz haklarını alıyorlar demişti.  Kanunlarda ikramiyenin yeri mesai ücretinin tanımı farklı olduğuna göre bu kanunları tanımamak olabilir mi? Sevgilerimle.”

Kendi deyimi ile münferit yanlış uygulama örneklerinden kaynaklanan ve çoğu ön-yargılı ve genelleştirme çabasından oluşan bu görüşlere, bu yorumu okumuş olan tüm okurlarım gibi ben de katılamıyorum.  Bu yazılara başlarken sizlere verdiğim sözlere uygun olarak bu sözleri incelemenize sunar ve çevrenizde varsa bu aksaklıkları düzeltmenizi dilerim.  Ama bunları düzeltmenin biraz da bu uygulamalardan yakınan banka çalışanlarının görevi olduğuna inandığımı söylemek isterim.

Sayın Borsacı şöyle söylemiş:  “Bence her banka personeli kendi bankasında işlem yapmamalı. 1. rekabeti artırmak, 2. gizliliği sağlamak.  Bu sistemi iyileştirir.  Her personel bir tüketici gözüyle bankayı değerlendirir.  Şu an banka kendi personeline avantajlı hizmet sunuyor.  Bu yüzden bankacılar normal tüketiciden uzak onları anlamıyor.”

Bir görüştür; saygı duyarım.  Bazı bankacılar kendi personeline bazı ayrıcalıklı yararlar sağlıyorlar; bunları yararlı buluyorlar.  Çalışanların kendi bankalarından sağlayabilecekleri ayrıcalıklı uygulamalar çok kısıtlıdır; sıkıca kontrol edilir.  Tüm işletmelerde yaygın bir uygulama olan ve kendi çalışanlarına kendi ürünlerinin daha iyi koşullarda sağlanması uygulamalarının sakıncalı olmadığına inanıyorum.  Özlük haklarının tam ölçülmesini güçleştirecek ölçülere çıkmadığı ve açık (şeffaf), hakça (adil) ve ölçülü biçimlerde yapıldığı yer ve zamanlarda bu tür ayrıcalıkların da kazanılan özlük haklarının bir bölümü olarak değerlendirilmesinin uygun olacağını düşünüyorum.

Sayın Bankacı şöyle diyor: “Bankacılar cevap versin lütfen.  Bankanızda ödenmeyen fazla mesai… “mobbing”… aşırı hedef baskısı… aşağılama var mı?  Bu sorular çoğaltılabilir.  Eğer bu sorular gelen cevaplar çoğunlukla evetse hocam siz yanlış yerde duruyorsunuz.  Saygılarımla.”

Benim durduğum yer bellidir:  Sözünü ettiğiniz uygunsuz olaylar, kurallara uygun çok sayıda uygulamalara göre, görmezden gelinecek kadar az sayıdadır; yaygın deyimi ile “devede kulak” ölçeğindedir.  Öyle olmakla birlikte, bildiğim banka uygulamaları bu uygunsuzlukları bile gidermek için önemli çalışmalar yapmaktadırlar.  Çok sayıda insanın çalıştığı yerlerde insanların hata yapmasından kaynaklanan bu tür az sayıda uygulamanın sıfıra inmesi için çalışıyoruz ve insan yanlışları sıfırlanamadığı için de bu hedefi tutturamıyoruz; sorun, benim ya da sizin duruş yerinizde değildir.  Çalışan insanın günlük çalışmaların koşturması içinde yaptığı az sayıdaki yanlışlıklardır.

Ne dersiniz?  Artık bu konuya bir nokta koymalı.  Yanıt, “hayır” ise söyleyin.

ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster