Mehmet Bingöl [email protected] Mehmet Bingöl

Aracı kurumlardaki Foreks işlemlerinde vergi uygulaması

04 Kasım 2014, 11:58 ---

Döviz alım-satım piyasasında internet üzerinden işlem yapmak imkânı veren ve Foreks işlemleri olarak adlandırılan kaldıraçlı işlemler, yüksek kaldıraç imkânı tanınması nedeniyle, ekonomik büyüklük itibariyle önemli boyutlara ulaşmaktadır.

SPK tarafından 11.07.2013 tarihinde yürürlüğe giren Seri III, No 37.1 sayılı  “Yatırım Hizmetleri ve Faaliyetleri ile Yan Hizmetlere İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ” ile kaldıraçlı işlemler hakkında uygulamaya dair düzenlemeler ve kurallar getirilmiştir. Söz konusu tebliğde kaldıraçlı işlem; “yatırılan teminat tutarı karşılığında, döviz ve kıymetli madenler ile Kurulca belirlenecek diğer varlıkların kaldıraçlı olarak elektronik ortamda oluşturulmuş bir platformda alım satımı işlemleri” şeklinde tanımlanmıştır. Sermaye Piyasası Kurulu, bu düzenlemelerle kaldıraçlı alım satım işlemlerinin yalnızca bu faaliyette bulunmak üzere yetkilendirilmiş olan Aracı Kurumlar tarafından yapılmasını sağlamıştır.

Foreks işlemde yatırımcılar, aracı kurumlar vasıtası ile tezgahüstü piyasada fiyat dalgalanmalarından hareketle, ağırlıklı döviz olarak, farklı ülkelerin para birimlerinde veya altın gibi kıymetli maden değerinde ortaya çıkan değişimden faydalanarak kar etmeyi amaçlamaktadırlar. Foreks işlemler yatırımcıya sunulan bir platform üzerinden gerçekleştirilmektedir.

Yabancı Müşteriler Yönünden

Son dönemde yurtdışında yerleşik kişi ve kurumlar da foreks işlemleri yapmak için Türkiye’deki yetkili aracı kurumlara başvurmaktadır. Bu konuda zaman zaman tereddütler duyulduğunu gözlemlemekteyiz.

Aracı Kurumlar tarafından bu işlemlerde bir vergileme yapılıp yapılmayacağı konusunu; Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 14/08/2012 tarihinde belirttiği B.07.1.GİB.4.34.16.01-120[37-2012/281]-2554 sayılı görüşü çerçevesinde değerlendirmek gerekir[1]. Vergi İdaresi’nin bu tarihten sonra farklı bir görüş vermediğini de belirtmeliyiz. Buna göre yabancı müşteriler yönünden Aracı Kurumlardaki vergi durumu şöyle olmaktadır:

-Bir kere Aracı Kurum olarak stopaj sorumluluğu bulunmamaktadır.

-İşlemin vergilendirilmesi konusunda bahsedilen Vergi İdaresi görüşüne göre kazancın nev’i “ticari kazançtır.” Bu nedenle dar mükellef kurumların bu işlemden elde ettikleri kazançlar, Çifte Vergilemeyi Önleme Anlaşmalarındaki (ÇVÖA) genel yaklaşım gereği, diğer Devlette vergilendirilir. Bunun için, yabancı müşterinin Türkiye’de daimi temsilcisi veya iş yeri olmamalıdır. Dolayısıyla bu anlamda dar mükellefin ülkesine göre ilgili ÇVÖA’na ayrıca bakmakta fayda vardır. Türkiye’de kazancı sağlayan Aracı Kurumun “özel beyanname vermek sorumluluğu” bulunmamaktadır.

-Yabancı gerçek kişiler yönünden de esasen aynı prensipler geçerlidir. Bahse konu Maliye Bakanlığı’nın 2012 yılında verdiği görüş kapsamında, bu kişiler devamlı bir surette ve bir organizasyon içinde bunu yaptıklarında elde edilen kazancın nevi “ticari kazanç” olmaktadır. Bu durumda ilgili ülke ile Türkiye arasındaki vergi anlaşmasına bakmak ona göre hareket etmek gerekir. ÇVÖA’larında ticari kazançta vergileme Türkiye’de bir işyeri veya daimi temsilcileri yok ise prensip olarak ilgilinin ülkesinde yapılmaktadır. Çünkü Türkiye’de işyeri veya daimi temsilcisi bulunmayan kişi ve kurumların elde ettiği ticari kazançlar, Türkiye’de elde edilmiş sayılmamakta ve Türkiye’de vergi konusuna girmemektedir.

Türkiye’de Yerleşik Kişiler Yönünden

Yabancılar yönünden vergi durumu şu aşamada fazla bir sorun teşkil etmemekle beraber, tam mükellef gerçek kişiler yönünden gelirin “ticari kazanç” sayılması ve neticede “yıllık gelir vergisi beyanının” söz konusu olması Türkiye’deki kişiler yönünden sıkıntı yaratmaktadır.

Gerçekten de, ticari bir organizasyon veya ticari bir işletme olmadan her bir kişiyi ticari kazanç kapsamına almak, yasal defter tutmalarını istemek, yıllık ticari kazanç beyanını öngörmek, Kanun’un mantığına uygun olmadığı gibi, pratikte de uygulanabilir ve denetlenebilir bir şey değildir.

Öneri

Aslında, tabii kazanç varsa, vergilendirme açısından en iyi yol; bu kazançların Gelir Vergisi Kanunu’ndaki Geçici 67. Madde kapsamına alınmasıdır. Böylece bu işlemlerden sağlanan gelirler de diğer finansal araçlardan sağlanan gelirler gibi stopaj suretiyle basit bir vergi rejimine tabi olmuş olur.

Öte yandan, 6362 sayılı yeni Sermaye Piyasası Kanunu’na baktığımızda “Sermaye piyasası araçları: Menkul kıymetler ve türev araçlar ile yatırım sözleşmeleri de dâhil olmak üzere Kurulca bu kapsamda olduğu belirlenen diğer sermaye piyasası araçları” tanımının oldukça kapsayıcı bir tanım olduğu görülmektedir. Zaten, Sermaye Piyasası Kurulu’nun 11.07.2013 tarihli “Yatırım Hizmetleri” tebliğinde; sermaye piyasası araçları tanımlanmakta ve “kaldıraçlı işlemler”, tebliğin 4.bölümündeki “Türev Araç İşlemlerine İlişkin Özel Hükümler” arasında ele alınmaktadır.

O halde, vergi mevzuatının yeni Sermaye Piyasası Kanunu’na ve ilgili mevzuata uyumu sağlanarak, “kaldıraçlı işlemlerden” sağlanan gelirlerin aynı kapsama alınması en sağlıklı yol olarak ortaya çıkmaktadır. Bunu takiben de; Forex gibi getirisi kadar riski yüksek bir piyasada ülkeye döviz sağlanmasını özendirmek amacıyla, diğer bazı finansal gelirlerde olduğu (Örneğin hisse senedi satış kazançları gibi) stopaj oranı sıfır olarak tespit etmek söz konusu olabilecektir.

 

[1] “Faaliyetin ticari organizasyon içerisinde devamlılık arz edecek şekilde yapılması durumunda ticari faaliyet olarak değerlendirilmesi ve bu faaliyetler neticesinde elde edilen kazancın, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazançlara ilişkin hükümleri çerçevesinde beyan yoluyla vergilendirilmesi gerekmektedir.”

ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster