Ayça Karaca [email protected] Ayça Karaca

2015’te küresel beklentiler:Euro’da olmak ya da olmamak

05 Ocak 2015, 09:50 ---

Shakespeare’in ünlü eseri Hamlet’te, Danimarka prensi Hamlet öldürülen babasının intikamını alma yolunda uğraşırken dostu Marcellus ülkedeki durumun bozulmuşluğunu ilişkin olarak “Çürüyen bir şeyler var Danimarka Krallığı’nda” der ümitsizce… Bu söz, hem oyunun temasını hem de  eserin yazılmasından yaklaşık 400 yıl sonra  Hamlet’in yaşadığı kıta olan  Avrupa’da bugünkü  durumu da özetliyor bir bakıma…

Çürüyen bir şeyler var Euro Bölgesi’nde…

Avrupa Birliği’nde özellikle Euro Bölgesi’nde de çürüyen yolunda gitmeyen bir şeyler var. Yeni yılı karşılarken büyüme oranları   büyük  çıktı açığını ve %25’e yaklaşarak rekor düzeylere ulaşan genç işsizliğini kapatacak  düzeyde bulunmuyor. Bu yıl büyümenin ortalama ancak %1,1 düzeyinde olacağı öngörülüyor. Ayrıca, %0,8 düzeyinde gerçekleşeceği tahmin edilen düşük enflasyon, büyük borç stoku ve  üye devletler arasında inatla süren  finansal bölünmüşlük de büyümenin karşısında ve   hızını kesen unsurlar  olarak  görünüyor.

Bu kapsamda, küresel krizin başlangıcından itibaren geleneksel para politikası görevlerine ek olarak büyümeyi destekleme,  işsizliği önleme ve finansal istikrarı sağlama gibi bir dizi sorumluluğun altına isteksizce giren Avrupa Merkez Bankası (AMB) deflasyon tehdidinin büyümesi karşısında yeni yılda parasal genişleme silahını kullanabileceğinin sinyalini verdi. AMB Başkanı Draghi daha önce “Ne gerekiyorsa yapılacak”  mesajını güçlü bir şekilde verse de krizin başından beri ülke tahvillerini alan diğer büyük Merkez Bankaları ile aynı yolu izlemekten Almanya’nın muhalefeti nedeniyle kaçınmıştı.

Ancak yüksek işsizlik ve düşük büyüme tehlikesinin para birliğinde yeni bir finansal kriz yaratması olasılığının büyümesiyle Draghi önümüzdeki birkaç ay içerisinde varlık alım programının ülke tahvillerini  de kapsayacak şekilde genişletileceğini geçtiğimiz hafta  açıkladı. Kararın 22 Ocak’taki Guvernörler Konseyi toplantısında alınması bekleniyor

Bu gelişmeler ışığında Financial Times’ın gerçekleştirdiği ankete katılan Euro Bölgesi’nden 32 ekonomistin büyük çoğunluğu AMB’nin ülke tahvillerini içeren alım programının bu sene başlayacağını düşünüyor. Ancak yine ekonomistlerin büyük çoğunluğu bu programın enflasyon beklentilerini yükseltip euroyu zayıflatsa bile büyüme ile enflasyondaki zayıflığı gideremeyeceğini ve “oyun değiştirici” olamayacağını öngörüyor. Kasım ayında %0,3 ile AMB’nin %2 hedefinin oldukça altında gerçekleşen enflasyonun petrol fiyatlarındaki düşme nedeniyle gerileme trendini sürdürmesi bekleniyor.

Ayrıca, yeni programın ancak hükümetlerin bütçe açıklarını finanse eden yatırım programları uygulaması halinde başarılı olacağı savunuluyor. Yeni parasal genişlemenin ülke tahvillerinin getirisini azaltacağı ve çok borçlu İtalya gibi ülkelerin maliyeleri ile bankalarını rahatlatacağı da tahmin ediliyor. Ancak düşük enflasyon ve büyüme oranlarının aynı kalacağı sadece varlık fiyatlarının artacağı belirtiliyor. Ankete katılan ekonomistlerin büyük çoğunluğu tahvil alım programının 500 milyar euro tutarında gerçekleşmesini bekliyor.

“Talihe katlanıp yaşamak mı, yoksa bir hançer darbesiyle hesabı kesmek mi?

Bu önlemler tasarlanırken, kurtarma paketleri kapsamında uygulanan tasarruf önlemlerinin  halkta yarattığı hoşnutsuzluk giderek artıyor ve aşırı uçta olan ve  mevcut programları reddeden politik  akımlar giderek güç kazanıyor.  Önümüzdeki dönemde Yunanistan, İspanya, Portekiz ve İngiltere’nin de dahil olduğu seçim  takvimi seçmenlere hoşnutsuzluklarını göstermeleri için ciddi bir olanak sağlayacak gibi görünüyor.

Bu kapsamda, özellikle Yunanistan’da 25 Ocak’ta yapılacak erken seçimde kurtarma paketi karşılığında kabul edilen tasarruf politikalarına son vereceğini ve AB  ile  kredi koşullarını yeniden müzakereye açacağını açıklayan Radikal Sol İttifak (SYRIZA) lideri  Çipras'ın iktidara gelme olasılığının artması   ciddi bir risk  oluşturuyor. Her ne kadar Çipras euroda kalmak istediklerini belirtse de iktidarın el değiştirmesi durumunda Yunanistan’ın eurodan çıkışı çok yüksek bir olasılık olarak değerlendiriliyor.

Der Spiegel tarafından hafta sonu yayınlanan habere göre ise daha önce ne pahasına olursa olsun Yunanistan’ın birlik içinde kalmasını isteyen Almanya’nın fikir değiştirdiği ve Başbakan Merkel ile Maliye Bakanı  Schaeuble’ın  Yunanistan'ın Euro Bölgesi'nden ayrılmasını üstesinden gelinebilecek bir konu olarak gördüğü ifade ediliyor. Bu tutum değişikliğine gerekçe olarak ise krizin başka ülkelere sıçrama riskinin azalması ve Avrupa İstikrar Mekanizması’nın 500 milyar euroluk acil kurtarma fonunun bulunması belirtiliyor.

Borçlarının 320 milyar euroyu aştığı tahmin edilen Yunanistan’ın eurodan ayrılıp Birlik içinde kalması senaryoları üzerinde çalışılmasının başlıca nedeni olarak ise Yunanistan’ın daha fazla acı çekmesinin ekonomisini istikrara kavuşturmayacağının ya da borçlarını ödemesine yardımcı olamayacağının  anlaşılması gösteriliyor.  New York Times’ta dün yayınlanan makalede ülkede işsizlik oranının 2014’ün son çeyreğinde %25,5 olduğuna,  deflasyonun sert bir biçimde hissedildiğine ve tüketici fiyatlarının Ekim ve Kasım’da sırasıyla %1,87 ve %1,2 düştüğüne dikkat çekiliyor.  Her ne kadar ekonomi 3. çeyrekte %0,7 büyüse de bu gelişme insanların yaşamında hissedilmiyor. Krizin insani faturasının çok yüksek olduğu açlık, intihar ve işsizlik oranlarının yanlış uygulanan kemer sıkma politikaları yüzünden ciddi bir artış gösterdiği kaydediliyor.

Bu şartlarda Syrizia gibi Birlik politikalarına karşı partilerin yükselmesi sürpriz sayılmazken Yunanistan’ın eurodan çıkmasının yaratabileceği riskler de tartışılıyor. Nobel ödüllü ünlü iktisatçı Joseph Stiglitz Şubat 2014’te yaptığı bir konuşmada durumu “Eurodan ayrılmak acı verici ancak kalmak daha da acı verici” sözleriyle tanımlıyordu. Stiglitz, Almanya gibi çekirdek ülkelerin euronun çevre ülkeler için yaşayabilir olmasını sağlayacak parayı vermeyeceğini, Bankacılık Birliği ile Mali Birliğin kurulması gibi yapısal reformları yapmayacaklarını ve çevre ülkelerin de bu gerçekle yüzleşmeleri gerektiğini vurguluyor.

Danimarka Prensi Hamlet, insanoğlunun hayatta çektiği tüm sıkıntılara son verebilecekken ölümden sonraki bilinmezlik yüzünden bu kararı verememesindeki açmazı şu soruda anlatır: “Talihe katlanıp yaşamak mı, yoksa bir hançer darbesiyle hesabı kesmek mi?” Yıllardır euro sonrası bilinmezlik korkusu ile kaderin acı oklarına karşı koymaya çalışan Yunanistan için 2015 bilinmezliği göze alma zamanı olabilir. Euroda olmak ya da olmamak sorusuna vereceği cevap ise Birliğin 2015’te uygulayacağı parasal genişleme programı başta olmak üzere kaderini etkileyecek güce sahip olacak…

ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster